İKNA
İkna edilebilir bir yanı yok bu işin. Eğer olsaydı ya da ben
bilseydim, bunun için gayret gösterir miydim emin değilim. Emin olmadığıma,
hatta baştan böyle bir durumun imkânsız denecek derecede zor olduğunu
düşündüğüme göre muhtemelen buna hiç kalkışmazdım.
Bir pazarcının malını satmak için bağırması gibi “ikna”
satılamayacağını bildiğim için ve müşterisini çığırtkan bir cazgır edasıyla çağıran
lokantanın birbirine karışmış yemek kokularının sokağa bıraktığı sası yağ ve
baharat kokusunun peşinden gidemeyecek kadar fikre hürmetim olduğunu bildiğim
insanlardan utanırım.
Zavallı ve perişan bir kadının, üzerinden bedenine,
bedeninden ruhuna leke leke yapışmış, el ve dudak izlerini suyun kudretiyle temizleme
gayreti kadar anlamlı bir emek veremeyen biri, sizin “ikna” çabanızı nasıl ve
ne maksatla algılayabilir. Ancak kötü yolun yolcularından düşen perişanlık ve tiksinti
dolu, kusmuk kokan sahte tövbelerine bir yenisini eklemeye çalışan biri olarak
görecektir sizi.
İkna kendinden öte ve kendine göre yeni bir dünya için
olabilir mi? Bence olamaz. Olursa da sahte olur. Az önceki tasvirden daha beter
olur. Öyleyse “önce kendi evinin önünü süpürmek gerekir” düsturu yine devreye
girecektir.
Ve bence daha da önemlisi o zaman başkasının önünden
gözünüzü çekmenin bizim için daha hayırlı olduğunu da göreceğiz. İkna olacağız.
İkna oldukça durgun su birikintisinde şavkını seyre dalıp, ondan medet uman bir
aptala dönüşmezsek -ki böyle bir risk her zaman vardır- o zaman doğru yola ulaşmasak
bile ulaşmanın anahtarını ya da pusulasını kavramaya başlayabiliriz gibi
geliyor bana.
Hülasa dostum, erikten kamaşan dişlerini sirkeyle tedavi
edemezsin…
4 EYLÜL 2023
Yorumlar
Yorum Gönder