RÜZGARLA SENİ BEKLEMEK

Soluk benzini, umutsuz yüzünü okşayacak, yumuşak bir lodos vardı dün sabah yollarında seni bekleyen. Ben mi önce geldim, onu benden önce beklemeye başladı bilmiyorum. Beni gördüğünde sevinmedi, üzülmedi, sanki biraz kızdı. Neden kızdığını da bilmiyorum, seni kıskanmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. Neden vereyim ki? Yalnızca teninde gezinen bir histen öteye geçemeyeceğini o da çok iyi biliyor. Eminim sen de biliyorsundur ama ben tenine dokunmadan da içini titretebilirim, sevinçten değilse bile, öfkeden, belki de acımaktan dolayı yüreğine dokunabilirim. Sanırım lodos da bunun için kıskanıyordur beni… evet bu son derece akıllıca, kesin o nedenle kıskanıyordur.

Zahmetsiz ölümler bekleyen dervişler vardır, inzivaya çekilmiş, elini eteğini hayattan çekmiş. Rüzgâr işte öyle bekliyordu seni. Sabah serinliğinde ılık bir ölüm gibiydi, yüzünde postuna kurulu şeyhine halini arz edecek ve infazını talep edecekti belki. Oysaki ben öyle değildim; yaşamak için değilse bile biraz daha yaşatmak için kutsal nefesine muhtaç bir hasta haliyle bakıyordum yollara.

Yollarda asfalta yapışmış karıncalar gördüm, her biri bir rüzgâr taşıyordu ağzında. Yürümekten nefesleri bitene kadar mı yoksa bakışlarından asfalta yapışana kadar mı yürüdüler bilmiyorum. Lakin nemli bir ifade olan gözleri sanki seni bekler gibiydi. Onlar da mı dedim kendi kendime, rüzgâr ki artık beklemekten öte sana doğru esmeye başlamıştı ki, “onlar da elbette” dedi.  Ben buna bir anlam veremedim. Sadece senin esmene ve karıncaların nemli gözlerine baktım, baktıkça üşüdüm, üşüdükçe titrek sözcüklerle ismini ağzımdan çıkan sıcak nefesimin içine gizleyip usulca üfledim. Rüzgâra değilse bile karıncalara hürmetten yaptım bunu üstelik.

Sen gelmedin, yoldan geçmedin. Rüzgâr esmeye devam edemedi, kızdı, soğudu, hırçınlaştı, tozlar savurdu, ben bekledim. Daha çok umutla hem de. Senin gelmediğin her saniye daha da umudum artarak bekledim. Duydun mu bilmiyorum, gördün mü benim beklemiş halimi yol kenarında. Ben giderken ve uzaklaşırken kendimden o hala bekliyordu. “Beklesin” dedim, “geberene kadar beklesin.” Yine de sen bilirsin ama -işine karışmayı asla istemem bilirsin- oradan geçer de bekleyen hâklimi görürsen görmemiş gibi yapma olur mu? Konuşsa halini sorma, hatta yüzüne bakma ama görmemiş gibi yapma. Eğer rüzgarda seninle gelirse ılık essin zavallının yanında, çok üşütmesin olur mu?

 

14 Mart 2023 Salı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Küçük bir veda

Benim Tanrım Sizin Tanrınızı Döver