Benim Tanrım Sizin Tanrınızı Döver
Güneşin ağır ağır tepelerin arkasına inmesi ile gökyüzü kızılı dönüyordu. Biraz sonra bu kızıllıkta yavaş yavaş kaybolacak, her taraf karanlığa gömülecekti.
-
İşte yine baş başa kaldık, dedi Bokinus,
yavaşça başını benden tarafa çevirip gözünün yanıyla bakarak.
Hemen aklınıza Bokinus’un kim
olduğu takılmış olabilir. Öğreneceksiniz merak etmeyin. Aslında onun kim
olduğunu pekâlâ biliyorsunuz ama farkında değilsiniz demek daha doğru olur ama
şimdi bu teferruata girip sizin kafanızı karıştırmak çok doğru olmaz diye
düşünüyorum, o nedenle ne kadar tanıdığınıza kendiniz karar vermek için biraz
sabredin derim.
Bunu derken benim kim olduğuma dair
soru da muhtemelen aklınıza takıldı. Bunun cevabı için de üzülerek söylemem
gerek ki beklemeniz gerekecek. Basit cevapların, emek verilmeden elde edilen
sonuçların pek de kıymetli olmadığı muhakkak, emek verilen beklenen şey her
zaman daha değerli daha makbul olmuştur değil mi?
Hem ömrün zaten hep beklemekle
geçmedi mi? ananın karnında doğmayı bekledin -bunu hatırlamıyorsun ama emin ol
öyle- doğdun yürümeyi bekledin, konuşmayı bekledin, okullara gitmeyi,
okullardan mezun olmayı bekledin. Akşamı sabahı bekledin, yazı kışı bekledin, gidenin gelmesini, gelenin
gitmesini bekledin, pazartesiyi, cumayı, ekimi kasımı bekledin, bazen ekin
ektin büyüsün diye bekledin, çiçek diktin açsın diye bekledin, otobüs bekledin,
yemek bekledin, iyileşmeyi bekledin, bazen de ölmeyi bekledin… Ne çok bekledin ne çok… Biraz daha bekle olmaz
mı?
Bokinus’un konuşmasından sonra bir sessizlik
olmuştu. Genelde bu durumlarda o konuşur ben dinlerim. O durmadan sıkılmadan
kendini över de över, ben dinlerim. Bazen onu daha da gaza getirecek şeyler
söylemek dışında pek bir şey söylemem. Onun coştukça coşmasını, şımarmasını
hafif tebessümle izlerim.
-
İşte dedi; bugün güneşi batırdım gördüğün
gibi, onu dağların arkasına ittim, ittim ki dinlensin, ateşini tazelesin. Akşam
olunca iyice düşüyor harareti gördüğün gibi. Sönmeden gökten indirmem gerekiyor
o yüzden. Sabah olduğunda diğer taraftan tekrar çekip çıkaracağım. Uykuya dalan
dünya tekrar uyanacak, kuşlar ötecek, çiçekler açacak, yemişler keyifle gerinip
olgunlaşmak için ısıtacak böğrünü.
-
Evet, efendim dedim, aynen buyurduğunuz
gibi, bugün bu işleri sanki her zamankinden daha bir güzel yaptınız, hayranlığım
her gün biraz daha artıyor size.
Daha bir gururlandı, gerindi, yumuşak
çimenlere uzanıp gözlerini kapadı. Ben birkaç güzel övgü dolu sözler daha
söyledim. Bokinus çok keyifliydi. Bu sırada iki yardımcısının sesleri duyuldu.
Bunlar Makamus ve Nakitus idi.
İkisi de yorgun görünüyordu. Nakitus
konuşacak halim kalmadı, milyarlarca fakir, binlerce zenginle uğraştım, Amerika,
Avrupa, Asya, Afrika dolaştım durdum dedi. Bankalar, kasalar, valizler,
cüzdanlar, evler, arabalar, marketler,
meyhaneler gezdim; kapılara, kasalara dolaplara kilitlendim, ellerden ele
geçtim, birçoğunun zihninden geçtim yüreğini delip geçtim, dünyanın her yerinde
bir sürü köleler edindim, diye devam etti.
Bokinus kapalı gözlerini aralayıp onu
baştan aşağı süzdü. Sonra bana baktı. Bu bakışın ne anlama geldiğini çok iyi
biliyordum. Mesajı aldığımı belirten bir göz işareti ile Nakitus’a övgüler
düzmeye başladım.
-
Sen olmasan dedim, ne olur bu insanların
hali, neyi nasıl alır nasıl satarlar, sen olmasan var ya, insanlık bir adım yol
alamazdı. Hala kendi ekiyor kendi biçiyor olurdu. Sanat olmazdı, teknoloji
olmazdı, arabalar, uçaklar, gemiler, elektrik olmazdı mesela, karanlık oldu mu
hayat da dururdu…
Daha fazla devam edecektim ama Bokinus’un
gözlerini bana diktiğini görünce sustum. Hep böyledir o, hem övmemi ister hem
de fazla övememe izin vermez.
Bokinus;
-
İnsanlar çoğaldıkça zengini daha zengin,
fakiri daha fakir etme işimiz zorlaşmaya başladı sanki. Metal paralardan yani
altın ve gümüş paradan, kendine ait bir
değeri olmayan kâğıt paraya geçmemiz yüzlerce yılımızı aldı. Şimdi de kâğıttan
kurtulmak için aynı mücadeleyi veriyoruz ama sanki işler yavaş ilerliyor.
-
Efendimiz sanal para işinde zamana ihtiyaç
var ama siz de takdir edersiniz ki kredi kartı işinde çok yol aldık,
internetten satış işi patlama yaptı. Sanal oyunlar, sanal kumarlar oldukça
popüler.
Bokinus kızgın bir ses tonuyla; “Bu
konudaki gecikmeler hiç hoşuma gitmiyor bilesiniz” dedi.
Geldiğinden
beri sesi çıkmayan Makamus, bu çıkış sonrasında konuya girme ihtiyacı duydu. En
yakın arkadaşı Nakitus’un zorda kalmasından da pek hoşlanmazdı, ikisi hem çok
yakın arkadaş hem de en iş ortağıydı. İşlerinin yolunda gitmesi birbirine bağlı
da denebilir.
Makamus;
-
Bugün Batanistan’ın başkanı beni çok
uğraştırdı, dedi gülümseyerek. Aslında
bizim için gayet iyi bir başkandı. Oturduğu makama gelinceye kadar çok mücadele
vermişti. O kadar çok taviz verdi ki şahsiyet namına bir şey kalmadı. Tam da
istediğim gibi yani. Geldiğinden beri özgürlükleri azalttı, baskıyı artırdı.
Fakirlik arttı, gelir adaletsizliği arttı –burada Nakitus’un çok yardımını
gördüğümü belirtmeden geçemem- ne
diyordum; tam da istediğimiz gibi biri, ama efendim her şeyin bir sonu var
değil mi? Onun da zamanı doldu, makamdan gitmesi gerekiyor, gitmiyor,
direndikçe direniyor. Halk özgürlük isteriz, hürriyet isteriz gibi tehlikeli
laflar etmeye başladı, adalet yazan pankartları da görünce artık yeter dedim…
Bundan sonra dönüp bana baktı;
-
Evet dedim, benim de biraz yardım etmem
gerekti. Askerlerin başında olan kişiye biraz yol gösterdim. O da dünden
hazırdı zaten, askerlerini alıp, bastı binayı, üst düzey kişileri doldurdu
zindanlara. Yoksa efendim durum tehlikeli bir noktaya gidiyordu. Şimdi bununla
biraz avunurlar, rahatlarlar, sonrası yine bizim istediğimiz gibi gelişir
işler, siz hiç merak etmeyin.
-
Yeni adayımız hazır efendim, dedi Makamus;
halkın içinden gelme biri, hemen kabul edeceklerdir. Tam fakir fukara dostu
görünümünde, kutsal günleri hiç kaçırmaz, kutsal metinleri de iyi bilir.
İnsanların gönlüne çabuk girecektir. Biraz rahatlama gerekiyor efendimiz, yoksa
halk isyan ederse…
Nakitus üzerinde grafikler olan birkaç
tablo gösterdi.
-
Bu yeryüzündeki gelir dağılımı. Gördüğünüz
gibi tüm gelirlerin neredeyse yüzde doksanı az bir kesimin elinde, diğer yüzde
onu da tüm geri kalanlar paylaşıyor, açlıktan ölen sayısı bu sene daha da
arttı. Fakirler daha fakir zenginler daha zengin. Aradaki farkın her geçen gün
de artması için elimizden geleni yapıyoruz yüce Bokinus.
Bu övünmenin ardından Makamus da bir şeyler
söyleme gereği duydu. Bu şekilde karşılıklı övünmelerin olduğu saatler yaşadık.
Konunun daraldığı noktalarda ben devreye girerek devamını sağladım. Bu arada
yanlış anlaşılmasın; biz burada olayın kritiği yaparken işler durmadan devam
ediyordu. Dünyanın her yerinde yetiştirdiğimiz askerlerimiz, yardımcılarımız
çalışıyordu. Bizim işimiz şakaya, boş bırakmaya gelmez.
Gün yavaş yavaş doğundan doğarken -
pardon efendimiz Bokinus karşı dağlarından ardından güneşi çekerken- Nakitus ve
Makamus da farklı yönlere doğru giderek gözden kaybolmuşlardı. Nakitus giderken
iki ülkede ekonomik kriz patlayacak diye tebessüm ederken, Makamus
Batanistan’ın değişiklik işlerini kontrol ettikten sonra, benzer krizlerin
hazırlıkları için kendini dünya hâkimi olarak gören bir ülkenin
parlamenterlerine, fakir ülkeleri işgal etmek için kendilerinde hak görmelerini
sağlayacak, düşünce paketinin, yaygın bir düşünce kuruluşu kimliği altında
sunacağından bahsediyordu.
Benim bunlardan biraz daha karışık. Çünkü
herkesin ihtiyacı farklı, kimine kibirli olmayı, kimine miskin olmayı,
kimilerine fakirliklerine sevinmeyi fısıldarken kimilerine de ellerindeki
zenginliğin hakları olduğuna inandırmam gerekiyor.
Bazı toplumlara üstün ırk sizsiniz
derken, başka ırklara da aynını demem gerekiyor ki diğerlerine kinleri artsın.
Öldürene destek olmak, çalana yol göstermek, yalancıya mazeret üretmek de benim
işim.
Bir de bunlar yetmiyormuş gibi,
Bokinus’un ne yüce bir güç olduğuna dair yalanlar uydurmam gerekiyor, Nakitus ve
Makamus’a da her noktada destek olmak zorundayım.
Bu
anlattıklarımdan sonra bizim kim olduğuna dair sorular cevap bulmuştur diye
düşünüyorum. Eğer bulamamışsanız ki umarım öyledir (bu tam da bizim istediğimiz
gibi biri olduğunuzu gösterir) daha fazla beyninizi yormamanızı tavsiye
edebilirim size.
İlla da bir şey düşünecekseniz,
başkalarını düşünün; mesela komşunuzun yeni arabasını, akrabanızın çocuğunun
başarısını, futbol takımının gelecek sezon ne olacağını ya da ne bileyim
sanatçıların kimin hangisiyle çıktığını, en son kim nerede kiminle basıldığını
falan düşünün. Bu da kesmezse siz siyasi polemiklere takılın. Ama sakın güzel
beyninizi başka şeylere yormayın. Size saçma sapan şeyler tavsiye edenlere de
itibar etmeyin. Beyninize, zihninize yazık, bu dünyayı kim düzeltmiş de siz
düzelteceksiniz değil mi efendim.
Ha bir de şunu belirtmeden
edemeyeceğim; siz var ya siz, siz harikasınız, ömrümde sizin kadar zeki, sizin
kadar dürüst, sizin kadar iyi kalpli birini görmedim. Laf aramızda kalsın diğerleri
beş para etmez. Şu dünyada siz ve sizin gibi çok az insan olmasa, bu dünya
yaşanmaz bilesin. Daha çok övmek isterim sizi. Ne zaman isterseniz sakın
çekinmeyin. Beni nerede bulacağınızı biliyorsunuz. Çok yakınız unutma…
06.08.2022
Eyüp Yıldırım
Yazmış adam 🙂
YanıtlaSil