Kayıtlar

Sık Sorulan Sorular

Resim
  Merhabalar gençler. Gençler ve de kendini genç hissedenler. Bilirsiniz internet sitelerinde “sık sorulan sorular” diye bir bölüm olur genelde. Ben de bu başlığı seçtim. Neden diye soracaksınız elbette, şu nedenden dolayı; okullarımızda genç okurlarımızla sohbet esnasında genellikle yöneltilen sorular var. O soruların bazısına cevap vermek istiyorum o nedenle de bu başlığı seçmek mantıklı geldi bana. Gelelim sorulara ve cevaplarına: (Öğretmen alışkanlığı ile madde madde gitmek istiyorum müsadenizle. Ama merak etmeyin sonunda soru sormayacağım, sınav yapmayacağım.) Kitabı yazarken en önemli amaçlarımdan biri de sevgili okurlarımda merak uyandırıp onları araştırmaya yönlendirmekti ki bunu da gelen sorulardan kısmen başardığımı düşünüyorum. Tamam yine bir öğretmenlik alışkanlığı konuya bir türlü geçemedim hemen başlıyorum. SORU 1: Neden 7 Kapı 7 Şifre? Üç değil beş değil neden 7? Cevap veriyorum: 7 ile ilgili çok fazla kullanım alanı ve bilgi vardır. Onların bir kısmını a...

GECE VE DEDEM

Resim
"Gece olunca kalın perdeler çekiyorlar camlara. Yalnızlıkları yine de bir yol bulup pençelerden sızıyor sokaklara. Köpeklerin sık sık havlaması bu yüzden" diyor dedem. "Baksana evladım" diyor, "ne kadar da köpek havlıyor sokakta" perdesini usulca çekip bana bakıyor ve devam ediyor; "ve ne çok insan ağlıyor perdeler arkasında..." Dedem bu saatlerde her zamankinden daha sessiz, daha düşünceli oluyor, uzun uzun bir noktaya bakıp kalıyor, bazen elinde tuttuğu çayı içmeyi unutuyor, bazen ağzında unuttuğu sigaranın külü bağrının beyaz kıllarına düşüyor da kendine gelmiyor. Sonra derin derin iç çekiyor. Geçen biraz da çekinerek bu halin nedenini sordum; “Hastalar ve yaşlılar sevmez avlat geceyi” dedi, neden diye soramadım ama o birkaç cümle daha ekledi; “gençken kısacık gelirdi geceler, ne çabuk sabah oldu derdim, şimdi sabah olmak bilmiyor, geceler de ne kadar uzunmuş diyorum, hatta kısa yaz geceleri bile öyle uzun geliyor ki anlatamam. Şimdi sana gece...

Gece ve Köpek

Resim
  "Gece olunca kalın perdeler çekiyorlar camlara. Yalnızlıkları yine de bir yol bulup pencelerden sızıyor sokaklara. Köpeklerin sık sık havlaması bu yüzden" diyor dedem.  "Baksana evladım" diyor, "ne kadar da köpek havlıyor sokakta" perdesini usulca çekip bana bakıyor ve devam ediyor; "ve ne çok insan ağlıyor perdeler arkasında..." ... Gece ve köpek 

HAKİKATEN BİLGİ ÇORBASI HEM DE KEPÇEYLE… (Murat Ülker'in Yazısı)

Resim
  Bir süredir beslenme, sağlık konularında yazmıyordum. Halbuki bu konular sürekli ilgi alanımda ama diğer konular baskın gelmiş. Bu konudaki son iki yazımdan biri 11Nisan 2022 tarihinde Sabri Ülker Vakfı’nın düzenlediği beslenme ve sağlık konferansı üzerineydi.   https://www.linkedin.com/pulse/hi%C3%A7- %C3%BC%C5%9F%C3%BCnmedi%C4%9Fiz-covid-s%C4%B1k%C4%B1nt%C4%B1lar%C4%B1-murat-%C3%BClker/ . Diğeri ise Paco Underhill’in How We Eat (Nasıl Yeriz?) isimli kitabından yola çıkarak 20 Şubat 2022 tarihinde yine bir takım sağlık ve beslenme politikaları üzerine yazdığım yazı idi.  https://www.linkedin.com/pulse/hasad%C4%B1-bilmeyen-niye-turfanda-meyvesebze-istesin-ki-murat-%C3%BClker/ . Bu konularda üretilen bilimsel bilgi artıyor ve güncelleniyor. Tabii bu arada çok sayıda bilimsel olmayan, inanca dayalı, anekdota dayalı bilgi de ortada dolaşıyor.   Londra’da King’s College’de Genetik Epidemiyoloji profesörü, Tim Spector dünya çapında geno-tipik ve fenotipik araş...

Yine Yeşillendi Fındık Dalları

Resim
Bahar geliyor; kuru dallarda küçücük gözler birer birer patlıyor, minik çiçekler açıyor, taze yapraklar, narin kırgın başını uzatıyor. Kuru toprakların üstünde otlar, çiçekler görünüyor, papatyalar sarı beyaz endam ediyor, kuşlar yuva telaşına düşerek daha bir farklı cıvıldaşıyor. İnsan da tabiatla birlikte içinde kıpırtılar hissediyor bazen, bazen bu kıpırtılar başka yorgunluklar telaşlar arasında dalgalara kapılan kâğıttan bir gemi gibi ıslanıyor, yumuşuyor, çözülüyor bazen de dağılıveriyor. Bir martı kendine ekmek fırlatan adamın kafasının üstünden geçerken daha bir gayretli bağırıyor, karabataklar suyun yüzeyine yakın uçarken martıları ve adamı umursamaz görünüyor. Bir fabrikanın mesai düdüğü çalıyor, bir araç kornaya uzun uzun basıyor, yalnız kalmış bir ihtiyar son deminde belki rüyasını hayra yormak için eski bir türkü mırıldanıyor; “Yine yeşillendi fındık dalları                                  ...

RÜZGARLA SENİ BEKLEMEK

Resim
Soluk benzini, umutsuz yüzünü okşayacak, yumuşak bir lodos vardı dün sabah yollarında seni bekleyen. Ben mi önce geldim, onu benden önce beklemeye başladı bilmiyorum. Beni gördüğünde sevinmedi, üzülmedi, sanki biraz kızdı. Neden kızdığını da bilmiyorum, seni kıskanmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. Neden vereyim ki? Yalnızca teninde gezinen bir histen öteye geçemeyeceğini o da çok iyi biliyor. Eminim sen de biliyorsundur ama ben tenine dokunmadan da içini titretebilirim, sevinçten değilse bile, öfkeden, belki de acımaktan dolayı yüreğine dokunabilirim. Sanırım lodos da bunun için kıskanıyordur beni… evet bu son derece akıllıca, kesin o nedenle kıskanıyordur. Zahmetsiz ölümler bekleyen dervişler vardır, inzivaya çekilmiş, elini eteğini hayattan çekmiş. Rüzgâr işte öyle bekliyordu seni. Sabah serinliğinde ılık bir ölüm gibiydi, yüzünde postuna kurulu şeyhine halini arz edecek ve infazını talep edecekti belki. Oysaki ben öyle değildim; yaşamak için değilse bile biraz daha yaşatmak iç...

Uçurtma

Resim
   Uçurtma Uçurtmam rüzgarda takılı kaldı. Gözlerime inen yaşların lüzumsuz,vakitsiz, anlamsız direnişini kırmak için bir dost yüzü gerek bana. Ağlamak için değil, hayır hayır katiyen ağlamak için değil, anlamak için... Atlı arabalar geçiyor, yalçın kayaların sarp uçurumlarından. Taşlar yuvarlanarak iniyor vadinin derinliklerine. Evlerin bacalarından çıkan dumanlara tutunup, sıyrılıyorum yamaçlardan. Tutunduğum her kayada elime boşluk geliyor. Kanlı bir boşluk. Sızlayan elim değil, ayağım değil, yüzüm değil, gönlüm de değil. Dosta bakan yamaçlarımda, taze kalmış, buyümemiş, çocuksu yanlarım sızlıyor... Uçurtmam rüzgarda, gönlüm dağların yamaçlarda kaldı. Ebemkuşağı gibi kuzeyden güneye uzanmış bir tebessümün peşinden koşuyorum. Elimde kanlı bir boşluk. Öleceğim belki ama dönmeyeceğim... Ağlamaklı değilim, anlamaklıyım....

lânet ve çoban

Resim
  Hilmi Yavuz   lânet ve çoban yeni hüzünler bulmalıyım yeni acılar, tertemiz; olmuyor! kalbimi yaban otları bürümüş, hiç bitmiyor,-bilseniz ne kadar sağlıklı ve lânetli, bir gülü varoluşa eklediğimiz; kendimi ne kadar hiçlesem, beyhude! gövdem gölgemden daha dirençsiz… her köprü önümüzde bir sırat; mâsivâdan geçen yolları bırak! bir çoban gibi, herkesten uzak şiirleri sana doğru güder kalbimiz… Hilmi Yavuz