Kayıtlar

Resim
  Küçük prensesimle Mevlânâ Hazretlerinin makamını ziyaret ettik; bu eşsiz mekânda güzel anılar biriktirmeye çalıştık. Mevlânâ’yı çocuklara anlatmak için yazdığım 7 Kapı 7 Şifre Mevlânâ kitabıyla onun derin mesajlarını küçük kalplere ulaştırmayı hedeflemiştim. Bu yüzden, bu manevi mekânı prensesime göstermek benim için ayrı bir güzellik taşıyordu. Konya’da yer alan ve Yeşil Kubbe (Kubbe-i Hadra) olarak bilinen bu türbe, Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin hoşgörü, sevgi ve insanlık mesajlarını yansıtan eşsiz bir mekân. Türbenin mistik atmosferinde dolaşırken prensesimle sevgi dolu bir dünyanın kapılarını araladık. Mevlânâ’nın “Gel, ne olursan ol yine gel” çağrısını hissederek, bu evrensel mesajın önemini bir kez daha anladık. Bu ziyaret, sadece bir kültürel geziden fazlasıydı. Sevgi ve hoşgörü değerleri üzerine düşünmek, hem benim hem de küçük prensesim için unutulmaz bir deneyim oldu. #mevlana   #mesnevi   #mevlevi   #konya #7kapı7şifre   #kitap   #sevgi   ...

MECİT KAVAN İHOO DA İMZA VE SÖYLEŞİ

Resim
  Bugün (7 MART 2024) Gölcük Mecit Kavan İHOO öğrencileri ile söyleşi ve imza etkinliği yaptık. Kitabı okuyup gelen öğrencilerin kitaba, okuma ve yazmaya ilişkin soruları, merakları ve ilgileri beni mutlu etti. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.

Göçmen Ayılar Kitabı Çıktı

Resim
Dünyada göç ettiği bilimsel olarak ispatlanan tek ayı türünün Türkiye'de olduğunu biliyor muydunuz? Bu ve bunun gibi birçok doğa olayını macera dolu bir hikâyede okumaya ne dersiniz? Artvin, Şavşat, Pınarlı köyünde yaşayan Ali, ayı yavrusu ile beklenmedik bir dostluk kurar. Ali'nin hayatını değiştirecek maceralar böyle başlar. Ali, ayı yavrusu ile birlikte, doğanın güzelliklerini, zorluklarını ve sırlarını keşfeder. Bu süreçte hem kendisi hem de çevresindeki insanlar ve hayvanlar hakkında çok şey öğrenir. Bu hikâye, sadece bir macera değil, aynı zamanda doğaya ve tüm canlılara karşı sorumluluklarımızı hatırlatan, kalpleri ısıtan bir eserdir. “Göçmen Ayılar”, doğayla iç içe yaşamanın getirdiği heyecanı, merakı ve sevgiyi hissettiren bir kitaptır. Bu kitabı okurken, siz de Ali'nin ayı yavrusu ile kurduğu dostluğun, onun hayatında nasıl bir değişime yol açtığını merak edeceksiniz. Peki, Ali ve ayı yavrusu, bu maceradan zarar görmeden çıkabilecekler mi? Cevabı, “Göçmen Ayılar...

Benim Tanrım Sizin Tanrınızı Döver

Resim
  Güneşin ağır ağır tepelerin arkasına inmesi ile gökyüzü kızılı dönüyordu. Biraz sonra bu kızıllıkta yavaş yavaş kaybolacak, her taraf karanlığa gömülecekti. -           İşte yine baş başa kaldık, dedi Bokinus, yavaşça başını benden tarafa çevirip gözünün yanıyla bakarak.             Hemen aklınıza Bokinus’un kim olduğu takılmış olabilir. Öğreneceksiniz merak etmeyin. Aslında onun kim olduğunu pekâlâ biliyorsunuz ama farkında değilsiniz demek daha doğru olur ama şimdi bu teferruata girip sizin kafanızı karıştırmak çok doğru olmaz diye düşünüyorum, o nedenle ne kadar tanıdığınıza kendiniz karar vermek için biraz sabredin derim.            Bunu derken benim kim olduğuma dair soru da muhtemelen aklınıza takıldı. Bunun cevabı için de üzülerek söylemem gerek ki beklemeniz gerekecek. Basit cevapların, emek verilmeden elde edilen so...

100 milyonunuz yoksa bu yazıyı okumayın!

Resim
  “Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir  Söylesem tesiri yok sussam gönül râzı değil Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir”   Fuzuli üstat böyle demiş evvel zaman içinde ya bugün de geldi dolandı dilime. Öyle olunca da yeni bir derdim ve eski bir hayalim hatırıma takıldı. Bir zamanlar okul projeleri çizerdim, kendime yapacağım özel okulun maliyetini hesaplar, işletme sermayesi dahil uzun vadede ne kadar bir finansmana ihtiyaç olacağını falan hesaplardım. Hatta hayalen o okulun içinde adeta gezer beğenmediğim yerlerini düzeltirdim bile. Şaka değil inanın öyle. Bu projeden para kazanmak gibi bir derdim de yoktu üstelik. Kendini kurtarsa bana yetiyordu. İlerleyen zamanda para kazanınca zeki ama okuyamayan Anadolu çocuklarından mümkün olduğunca fazlasını ücretsiz okutmak gibi romantik düşüncelere dalardım. Böyle bir hedef için girişimler oldu ama maalesef istediğimiz sonuca ulaşamadık. Nasip dedik oturdu...
Resim
  İKNA İkna edilebilir bir yanı yok bu işin. Eğer olsaydı ya da ben bilseydim, bunun için gayret gösterir miydim emin değilim. Emin olmadığıma, hatta baştan böyle bir durumun imkânsız denecek derecede zor olduğunu düşündüğüme göre muhtemelen buna hiç kalkışmazdım. Bir pazarcının malını satmak için bağırması gibi “ikna” satılamayacağını bildiğim için ve müşterisini çığırtkan bir cazgır edasıyla çağıran lokantanın birbirine karışmış yemek kokularının sokağa bıraktığı sası yağ ve baharat kokusunun peşinden gidemeyecek kadar fikre hürmetim olduğunu bildiğim insanlardan utanırım. Zavallı ve perişan bir kadının, üzerinden bedenine, bedeninden ruhuna leke leke yapışmış, el ve dudak izlerini suyun kudretiyle temizleme gayreti kadar anlamlı bir emek veremeyen biri, sizin “ikna” çabanızı nasıl ve ne maksatla algılayabilir. Ancak kötü yolun yolcularından düşen perişanlık ve tiksinti dolu, kusmuk kokan sahte tövbelerine bir yenisini eklemeye çalışan biri olarak görecektir sizi. İkna ke...
Resim
  7 KAPI 7 ŞİFRE MEVLANA  KİTABININDA YER ALAN BULMACALARI  wordwall  a taşıdık soruları eğlenceli şekilde çözmek için aşağıdaki bağlantıyı tıklamanız yeterli ☺ 7 KAPI 7 ŞİFRE BULMACA İÇİN TIKLA

Cehennemde Serin Bir Yer

Resim
Cehennemde Serin Bir Yer Sıcaktan bunaldığımda buna ilişkin çocukluğumda söylenen bir laf aklıma gelir: sıcaktan şikâyet eden biri olduğunda; “cehennemde ne yapacaksın, buranın bu kadarcık sıcağına dayanamıyorsun, oranın sıcağına nasıl katlanacaksın?” sorusu içten yanmalı motor gibi can yakıcı halde içine atılıverirdi. Bu soru bende derin düşüncelere neden olur, işin içinden çıkamazdım. Düşünsenize; otuz beş, kırk dereceli sıcaklarda bunalıp, gölgelik bir yer ararken, azcık bir rüzgar essin diye beklerken, kızgın ateş üstünde yürümeyi, kaynar kazanlarda haşlanmayı, hatta katran dolu kazanlara atılmayı nasıl tasavvur edeceksin? Üstelik orada ne gölge olacak ne de bir esinti... Yere tuz döksen, cehennemde dökülen tuzu kirpiklerinle toplayacaksın denir, kılmadığın namazları kızgın saclar üstünde kılmak gibi bir durumlardan söz edilirdi. Yetişkin biri için hayali bile korkunç cezaların, çocuk zihninde nasıl izler bıraktığını varın siz düşünün. Büyüklerden cezayı tanıyorduk. Onlar bağ...

Küçük bir veda

Resim
9 Eylül 1994 tarihinde, 22 yaşında başladığım öğretmenlik mesleğimden, yaklaşık 29 yıl sonra emekli oluyorum. Çok tuhaf, tarifi zor duygular içindeyim. Tevazu değil bu söyleyeceğim; ben yeterince iyi bir öğretmen olmadığımı düşünüyorum. Keşke daha çok gayret göstersem ve daha çok kalbe dokunabilseydim. Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı bir dünyada, insana ulaşmanın çok daha önemli olduğunu daha erken öğrenebilseydim. Zaman geri alınmıyor. Elimden gelen bu kadardı, kendimce bahanelerim vardı, beni aşan sistemsel sorunlar, toplumsal problemler gibi, gereksiz engelleyici durumlarla enerjimi harcadım, diye de bir tespit de bulunmak mümkün olabilir belki… Vedaları oldum olası sevmem. Ayrıca bir yere de gitmiyorum. 😊 Daha çok işim var. Dinlenmek için değil, daha çok çalışmak ve üretmek için emekli oluyorum. Bir arkadaşımın dediği gibi “memurluk bitti, özgürlük başladı.” Daha özgürce, daha çok gayret için alan değişikliği diyelim biz buna. Benden kolay kurtulamayacaksınız yani 😊 Yine de şu...

ÜÇ ŞEY

Resim
 Her lüzumsuz kaçışın bir bedeli vardır Mualla. Eninde sonunda gelip seni yakalayacak ve boğazına sarılacak bir bedel. Öyle saklanmakla da kurtulmanın imkansız olduğu bir bedel. Zannetme ki ölür de kurtulursun,. ızdırap çekmen için, tekrar tekrar öldürmek için diri tutar seni.  Çünkü lüzumsuz kaçışların celladı bizzat içinde doğar, büyür, gelişir ve güçlenir. Kendinden kaçmak imkansızdır Mualla.  Zehirli otların, yılanların, çiyanların zehiri gibi, kanına işleyen şeyler de gelir aklından. Hariçten olmayan çareler, sahici olmayan ağıtlar,  lüzumsuz saçma sapan ilgiler arasında, yolunu yitirmek o kadar kolay ki.  İlla kaçacaksan - ki bence bunun da anlaşılır bir yanı var,- o zaman muhakkak üç şeyi yanına almamalısın. Bu üç şey aklın, vicdanın ve haysiyetindir.  Yine mutlaka ama mutlaka şu üç şeyi de yanına almalısın, o üç şey de; kinin, kibrin ve öfken olmalıdır. İşte böyle Mualla. Lüzumsuz kaçışların senin, celladın benim olsun... 

Kaçan Danalar Aşkına

Resim
  Bir Kurban Bayramı’nda daha kaçan danaların haber olması normal elbette. Kaçanlar, kovalayanlar, bıçağı fazla kaçırıp acil kapısına yığılan acemi kasaplar… Bunlar çok da ilgimi çekmiyor doğrusu. Ben bilmişlik taslayarak, çok şey bilen feylesof tarzında büyük laflar etmek istiyorum. Bunlara karnınız toksa şimdiden yazıdan kopmanızda fayda var. Az sonra başlıyorum haberiniz olsun… İnsan, hayatta kaçan danadan çok fazla şey kaçırıyor. Bazen bir otobüsü, bir treni, belki bir uçağı, ya da bir sınavı kaçırıyor ve üzülüyor. En çok da fırsatları kaçırdığı için üzülüyor galiba. Kaçan şeylerin birer fırsat olduğunu anlamak için de zamanı kaçırması gerekiyor. Pişmanlık, dananın boynuna bıçağın dayanması gibi dayandığında iş işten çoktan geçmiş oluyor çoğu kez.       Kaçan fırsatların danalar kadar önemli bir aşaması da toplumsal, hatta küresel fırsatlar olduğu muhakkak. Yani toplumsal bir fırsat kaçtığında, bireylerin teker teker birçok fırsatı da kaçmasının y...

YALAN ÜSTÜNE

Resim
  “Onlara palavra savurdukları için mi kızıyorum sanıyorsunuz? Saçma! Ben yalanı severim! Yalan, insanların bütün öteki yaratıklara karşı biricik üstünlüğüdür! Yalan söylersin ve böylece gerçeğe ulaşırsın! Ben yalan söylediğim için insanım. Önceden on dört kez, hatta belki de yüz on dört kez yalan söylemeden hiçbir gerçeğe ulaşılmamıştır. Ve bu kendine göre onurlu bir iştir. Oysa biz yalanı bile kendimiz kıvıramayız! Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise papağan! Biz şimdi neyiz? Biz şimdi ayrıcalıksız hepimiz, bilimde, gelişmede, düşüncede, buluşta, ülküde, istekte, liberalizmde, akılda, tecrübede, her şeyde, her şeyde, her şeyde daha kolej hazırlık sınıfındayız. Başkalarının aklıyla yetinmek hoşlarına gidiyor, alışmışlar bir kez!” Dostoyevski SUÇ VE CEZA

CAM TERAS

Resim
 AGE (ADI GEÇEN ESER)  DERGİSİ 9. SAYI da yayımlanan "Cam Teras" isimli öykümü siz kıymetli okurlarım için aşağıda paylaşıyorum.  Öykü doğduğum ilçe olan Vezirköprü Altınkaya Barajına yapılan bir cam teras konusu üzerinden bir kurgusal metindir. Yani olay hayal ürünüdür.  Bildiğim kadarıyla orada böyle bir teras bulunmuyor, böyle bir olay da vuku bulmamıştır.  Keyifli okumalar...   Cam Teras Patikadan yürüyen beş kişilik gruptan sürekli kahkaha sesleri yükseliyordu, ama Oğuz gülmüyordu. Gayet ciddi ses tonuyla; “Siz istediğiniz kadar gülün oğlum! Ben ne gördüğümü biliyorum,” dedi. “Başına güneş geçmiştir senin,” dedi İhsan, bir kahkaha daha koptu, arkadan Tanju Oğuz’un en gıcık olduğu hareketi yaparak, kel başına dokundu ve “bu kafaya öyle her güneş geçmez oğlum, baksanıza şuna, manda derisi gibi maşallah” dedi. Kahkahalar peş peşe koparken Oğuz başı önde konuşmadan yürümeye devam etti. Tek sıra halinde vadinin yamacında kurulmuş cam terasa gi...