Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yine Yeşillendi Fındık Dalları

Resim
Bahar geliyor; kuru dallarda küçücük gözler birer birer patlıyor, minik çiçekler açıyor, taze yapraklar, narin kırgın başını uzatıyor. Kuru toprakların üstünde otlar, çiçekler görünüyor, papatyalar sarı beyaz endam ediyor, kuşlar yuva telaşına düşerek daha bir farklı cıvıldaşıyor. İnsan da tabiatla birlikte içinde kıpırtılar hissediyor bazen, bazen bu kıpırtılar başka yorgunluklar telaşlar arasında dalgalara kapılan kâğıttan bir gemi gibi ıslanıyor, yumuşuyor, çözülüyor bazen de dağılıveriyor. Bir martı kendine ekmek fırlatan adamın kafasının üstünden geçerken daha bir gayretli bağırıyor, karabataklar suyun yüzeyine yakın uçarken martıları ve adamı umursamaz görünüyor. Bir fabrikanın mesai düdüğü çalıyor, bir araç kornaya uzun uzun basıyor, yalnız kalmış bir ihtiyar son deminde belki rüyasını hayra yormak için eski bir türkü mırıldanıyor; “Yine yeşillendi fındık dalları                                  ...

RÜZGARLA SENİ BEKLEMEK

Resim
Soluk benzini, umutsuz yüzünü okşayacak, yumuşak bir lodos vardı dün sabah yollarında seni bekleyen. Ben mi önce geldim, onu benden önce beklemeye başladı bilmiyorum. Beni gördüğünde sevinmedi, üzülmedi, sanki biraz kızdı. Neden kızdığını da bilmiyorum, seni kıskanmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. Neden vereyim ki? Yalnızca teninde gezinen bir histen öteye geçemeyeceğini o da çok iyi biliyor. Eminim sen de biliyorsundur ama ben tenine dokunmadan da içini titretebilirim, sevinçten değilse bile, öfkeden, belki de acımaktan dolayı yüreğine dokunabilirim. Sanırım lodos da bunun için kıskanıyordur beni… evet bu son derece akıllıca, kesin o nedenle kıskanıyordur. Zahmetsiz ölümler bekleyen dervişler vardır, inzivaya çekilmiş, elini eteğini hayattan çekmiş. Rüzgâr işte öyle bekliyordu seni. Sabah serinliğinde ılık bir ölüm gibiydi, yüzünde postuna kurulu şeyhine halini arz edecek ve infazını talep edecekti belki. Oysaki ben öyle değildim; yaşamak için değilse bile biraz daha yaşatmak iç...

Uçurtma

Resim
   Uçurtma Uçurtmam rüzgarda takılı kaldı. Gözlerime inen yaşların lüzumsuz,vakitsiz, anlamsız direnişini kırmak için bir dost yüzü gerek bana. Ağlamak için değil, hayır hayır katiyen ağlamak için değil, anlamak için... Atlı arabalar geçiyor, yalçın kayaların sarp uçurumlarından. Taşlar yuvarlanarak iniyor vadinin derinliklerine. Evlerin bacalarından çıkan dumanlara tutunup, sıyrılıyorum yamaçlardan. Tutunduğum her kayada elime boşluk geliyor. Kanlı bir boşluk. Sızlayan elim değil, ayağım değil, yüzüm değil, gönlüm de değil. Dosta bakan yamaçlarımda, taze kalmış, buyümemiş, çocuksu yanlarım sızlıyor... Uçurtmam rüzgarda, gönlüm dağların yamaçlarda kaldı. Ebemkuşağı gibi kuzeyden güneye uzanmış bir tebessümün peşinden koşuyorum. Elimde kanlı bir boşluk. Öleceğim belki ama dönmeyeceğim... Ağlamaklı değilim, anlamaklıyım....

lânet ve çoban

Resim
  Hilmi Yavuz   lânet ve çoban yeni hüzünler bulmalıyım yeni acılar, tertemiz; olmuyor! kalbimi yaban otları bürümüş, hiç bitmiyor,-bilseniz ne kadar sağlıklı ve lânetli, bir gülü varoluşa eklediğimiz; kendimi ne kadar hiçlesem, beyhude! gövdem gölgemden daha dirençsiz… her köprü önümüzde bir sırat; mâsivâdan geçen yolları bırak! bir çoban gibi, herkesten uzak şiirleri sana doğru güder kalbimiz… Hilmi Yavuz
Resim
  + Kral: Gitme. Seni bakan yaparım. - Küçük Prens: Ne bakanı? + Kral: Adalet bakanı! - Küçük Prens: Ama burada yargılanacak kimse yok ki! + Kral: O zaman sen de kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bilgesin demektir. Antoine de Saint-Exupery / KüçükPrens

üÇGEN

Resim
  Üçgenin iç açıları toplamına farklı bir yaklaşım getirmek niyetinde olduğumu anlamamış, rahmetli Diyojen'in mağduriyetine gönderme yaptığım gibi gereksiz bir sonuca ulaşmışsanız yuh olsun size! Hakikaten, hakikat aramak için Çarşamba pazarında tezgah tezgah gezip taze hıyar baktığım zamanlardaki kadar mağdur olduğunu düşünüyorum şimdi! Hıyar kadar hakikat bu... Siyah bir gecede, siyah taşın üstündeki siyah karıncayı görmeye hedeflerken, yitirdiğimiz develeri bulmaktan aciz aklımızın kaybettiği hakikat... Tanrılardan çaldığınız ateş sizin olsun. Zerrece niyetim yok, Olimpus dağından ok ve yay atmaya. Bağrıma taş gibi oturan kaygım ve çarşamba pazarında tezgâhlarda aradığım hakikat yeter bana...

Acılı Bayram Çorbası

Resim
  Ramazan bayramı ve dışarıda yağmur var. Pencerelerin arkasından “nerede o eski bayramlar” diyenler gözlerini yollarda bırakmış, unutulmuş yalnızlıklarının eteklerinden tutunup ayağa kalkmaya çalışıyor. Lüzumsuz sözler söylemektense susmayı yeyleyenler, avazı çıktığı kadar karanlık püskürüyor gökyüzüne. Kuşların kimisi çoktan yumurtalarının üstünde beklemeye başlamış, kimi ise halen yuva yapma telaşında. Geleceğine umut beslemekten uzak milyonlarca genç, birikmiş çerçöpler kucaklarında konacak yuva aramakta. Yuva yok, umut yok… Şükretmeyi öğütleyen büyüklerine kötü bakışlar atmaya bile lüzum duymayacak kadar gözleri açılmış. Onları nankör sananlardan çok daha akıllılar, “yeni nesil çok bozuldu” diyorlar birbirlerine gülümseyerek, “yeni nesil çok bozuldu gerçekten…” Ramazan bayramı ve dışarıda yağmur var. Havada bulutlar iç içe geçmiş, güneşe başkaldırıyor. “bulutlar ağlıyor” diyor orta yaşlı bir kadın, “ağlayan ben değilim, gözlerime de ıslak hava kaçtı sanırım, o...
Resim
  BULDUM BULDUM VALLAHİ BULDUM!    Hem de bu saatte evet. Tam da uyumaya hazırlanırken. Neyi mi? Türkiye’de politik tartışmalarda neden bir türlü anlaşamadığımızı, neden bir tarafın diğer tarafı akılsızlıkla, öbür tarafından da hainlik, nankörlükle suçladığını... Neden bu tartışmalarda bir uzlaşı oluşmadığını da, bu çatışmadan nemalananların istediği yönde hareket ettiğimizi de… Çok basitmiş yahu! Şimdi cevabı yazınca bu da bir şey mi, sen bunu yeni mi öğrendin diyebilirsiniz. Haklısınız, sonuna kadar hem de. Kafa kalın, algı yavaş olunca ve aynı hataya bizzat kendim de düşünce elbette şimdiye kadar bu denli net anlayamamıştım. Kafam şimdi dank etti ne edeyim. Mesele DUYGULALAR. Evet ya duygular. Biz olaylara duygusal baktığımızdan, diğer tarafı anlamakta zorlanıyoruz. Bu da duygu gerektirir, empati kurmak da duygusal bir işlevdir diye düşünmeyin hemen. O kadar kolay değil o kısmı, empati karşının duyguları ile bakabilmek ise eğer, o noktaya kadar ciddi bir düşünce evrimi...

BAHAR HAVASI

Resim
ı     Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim! Cahit Sıtkı TarancI

Kuş Dili ya da Tarzanca

Resim
    Bir yüzme kursu düşünün, siz de benim gibi yüzmeyi beceremeyen birisiniz. yaşınızdan başınızdan da utanmadan yüzme öğrenmeye karar verdiniz.  Tabelada yüzme kursu yazıyor, içeri girdiniz karşınızda yüzme hocası, siz de hevesli talebe soruyorsunuz; hocam ders nasıl olacak, kaç kişi var, ücreti ne kadar vesaire. tabi korkan biri olarak da havuzu merak ediyorsunuz. derinliği nedir, boğulur muyum, boğulmaz mıyım? Hoca size dönüyor; - Korkacak bir şey yok, diyor, bizde zaten havuz da yok. - Nasıl yani havuz olmadan yüzme olur mu? Nerede öğreneceğiz, suda kalmayı, nefes almayı, kulaç atmayı... - Hepsini öğreteceğim ben size, hatta suyun kaldırma kuvveti nasıl hesaplanır, suda ne gibi canlılar yaşar, suyun bileşenleri nelerdir, vs. Siz hayretler içindesiniz ama adam gayet ciddi. şaka falan da yapmıyor; - Bu konuda biz çok iddialıyız, en geniş bilgiyi ancak bizim kursta alabilirsiniz, diyor. Siz son bir hamleyle: "Peki ama denize girdiğimde yüzebilir miyim böyle bir bilgiyl...

UÇURTMA (EYÜP YILDIRIM)

Resim
  Uçurtma Uçurtmam rüzgarda takılı kaldı. Gözlerime inen yaşların lüzumsuz,vakitsiz, anlamsız direnişini kırmak için bir dost yüzü gerek bana. Ağlamak için değil, hayır hayır katiyen ağlamak için değil, anlamak için... Atlı arabalar geçiyor, yalçın kayaların sarp uçurumlarından. Taşlar yuvarlanarak iniyor vadinin derinliklerine. Evlerin bacalarından çıkan dumanlara tutunup, sıyrılıyorum yamaçlardan. Tutunduğum her kayada elime boşluk geliyor. Kanlı bir boşluk. Sızlayan elim değil, ayağım değil, yüzüm değil, gönlüm de değil. Dosta bakan yamaçlarımda, taze kalmış, buyümemiş, çocuksu yanlarım sızlıyor... Uçurtmam rüzgarda, gönlüm dağların yamaçlarda kaldı. Ebemkuşağı gibi kuzeyden güneye uzanmış bir tebessümün peşinden koşuyorum. Elimde kanlı bir boşluk. Öleceğim belki ama dönmeyeceğim... Ağlamaklı değilim, anlamaklıyım.... EYÜP YILDIRIM AHMET EYÜP BAKİ

Uçurtma (SEZAİ KARAKOÇ)

Resim
    Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım! Gelin duvağından kopan bir rüzgâr... Bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım; Bu rüzgâr yüzünden bana olanlar... O ceviz dalları, o asma, o dut, Gül gül, mektup mektup büyüyen umut... Yangından yangına arda kalmış tut. Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar. Sezai Karakoç

YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Resim
 

İki Kırmızı İki Beyaz ve Bir Sarı

Resim
              Gecenin bu saatinde, yastığımın altına kaçmış birkaç damla gözyaşının peşine düşemeyeceğim sevgilim. Ben seni düşüneceğim.             Evet, haklısın, elimde beş gül vardı; ikisi kırmızı, ikisi beyaz ve birisi sarı. Sabahın erken saatleriydi, kimselere bakmadan, gözüm önümde, sahile kadar yürüdüm, -sen de bilirsin hep öyle yaparım- her zaman oturduğum banka oturdum. Oturunca denize, kumlara, biraz da elimdeki güllere baktım. Sonra gözlerimi kapadım, sesleri dinledim. Arka yoldan geçen arabaların, martıların, vapurun,    simitçinin sesini duydum, bir de uzaktan seslenen bir çocuk; “anne” mi demişti? Demişti galiba, ya da “baba” dedi bilemiyorum. Her ne dediyse ne fark eder ki; çocuk varsa bir annesi vardır, bir de babası da değil mi?             Babası mı dedin sevgilim? Vardır herhalde. Vardır vardır, çocuk varsa muhakka...

BEKLEMEK

Resim
Bir pazar sabahı… Ortancanın yaprakları arasına, güneş vurunca parlayan ince ağını örmüş örümcek, kısmetine düşecek kurbanı bekliyor. Sessiz, hareketsiz, kımıldamadan bir ölü gibi bekliyor. Ağa takılacak sinek için ömrün sonu, onun içinse açlığını giderecek bir öğün olacak anı, birinin hüznü, birinin sevinci olacak o zamanı bekliyor. Dünyada olup bitenlerden habersiz ya da umursamaz görünüyor. Maske takmıyor, mesafe diye bir derdi yok, ağa düşen sineklerin hijyeni ile ilgili bir kaygısı olduğunu da sanmıyorum. Yaklaşan kışa hazırlık yapmıyor, dünyanın kirlenmesi, karbon salınımın bilmem kaça çıkması umurunda değil, ölen insanlar, katledilen doğa, insanca, hatta hayvanca yaşayamayanlar, açlık sırının altında yaşam mücadelesi verenlerle ilgili bir gündemi yok. Örümcek politikacılar yok, birbirine dalkavukluk yapan, menfaati için kırk takla atan, yalakalık olsun diye başka örümceklere ipek gibi ağlar ören hemcinsleri de yok. O sadece bekliyor… Bizler de bekliyoruz. Bazen olması için, baze...